2003 iyi bir yıl olmadı. Hatta, pek çok bakımdan kötü bir yıl oldu.. Kuşkusuz, bu yargımızı paylaşmayanlar, 2003’ü olumlu ve umutlu bir yıl olarak değerlendirenler de var.. Onlar, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) yolunda emin adımlarla yürüdüğünü savunuyorlar. Ekonomide de makro göstergelerin iyileştiğinden söz ediyorlar.
Evet.. 2003’te enflasyon yavaşladı, faizler düştü. İç ve dış borçlar fazlaca zorlanmadan çevrildi.. Ancak, makro ekonomik göstergelerdeki bu gelişmeler insana ulaşmadı. Yakın gelecekte de ulaşacağa benzemiyor.. Çünkü, izlenen IMF politikalarında insan önemsenmiyor. İnsan yaşamında kısa dönemde belirgin bir iyileşme öngörülmüyor.
Uluç Gürkan’ın 30.12.2003 tarihli Star Gazetesinde yayınlanan yazısıdır.
IMF’ye göre, öncelikle makro ekonomik göstergeler düzene sokulması gerekiyor. İnsan, ‘sonraki iş’ sayılıyor.. Bu nedenle, işsizliğin artması ve ücretlerin azalması zaman zaman başarı diye algılanabiliyor.
2003 insanın unutulduğu bir yıl oldu..
* * *
AB yolunda atıldığı söylenen emin adımlara gelince.. 2003 yılını bu yönüyle değerlendirirken kimsenin gözardı edemeyeceği önemli bir sıkıntı var:
Türkiye’nin AB yolunda ‘kırmızı çizgilerini’ bütünüyle terketmesi gerekiyor muydu?
2003 yılına girerken Türkiye’nin, Kıbrıs, Ege ve Irak’ta kırmızı çizgileri vardı. Yıl içinde Kıbrıs ve Irak’taki çizgilerden adım adım vazgeçildi. Ege’de de alabildiğine yumuşatılacağı yolunda işaretler var..
Kıbrıs.. Rum kesimi Kıbrıs’ın bütününün temsilcisi olarak AB’ye alınamaz diyorduk. Annan Planı’nda da, Kıbrıs Türklerinin kazanılmış hakları ve Türkiye’nin garantörlüğü konularında güvence sağlansın, görüşmelere bundan sonra başlansın istiyorduk.
Hepsinden vazgeçtik.. KKTC seçimlerinin Annan Planı’nı öne çıkartacak ve Denktaş’ı dışlayacak biçimde sonuçlanması için büyük çabalar harcadık. Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’in aksi yöndeki girişimlerini de büyük ölçüde engelledik.
Annan Planı temelinde, Kıbrıs Türkleri’nin azınlık haklarıyla yetineceği bir çözüme boyun eğmiş durumdayız.
Benzer bir süreç, korkarız ki Ege’de de yaşanacak.
2003 Kıbrıs’ı bir Yunan adasına, Ege’yi Yunan gölüne çevirecek acı gelişmelerin yaşandığı bir yıl oldu..
* * *
Irak.. Bu ülkenin kuzeyinde Kürt devleti kurulmasına karşıydık. Buna izin vermeyeceğimizi, gerekeni yapacağımızı söylüyorduk.. Şimdi bu devlet fiilen kuruldu. Ancak, biz sesimizi soluğumuz kestik. Gelişmeleri seyrediyoruz. Arada bir ABD’den PKK konusunda ricacı oluyoruz, hepsi o kadar.
Yetmezmiş gibi, Danıştay Başkanı Nuri Alan’ın ‘federatif yapının ilk basamağı’ olacağını belirttiği bir kamu yönetim değişikliğini Türkiye’ye giydirmeye çalışıyoruz.
Değişiklik taslağı dün TBMM’ne sunuldu.. Bu değişiklikle, Cumhuriyet düzeni İslami bir toplum yapısına mı dönüştürülmek isteniyor?
Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik, milliyetçilik ve demokrasi gibi temel ilkeleri, katılımcılık ve yerinden yönetim görütüsüyle yıkılıp etnik ve dini cemaat temelinde bir ayrışmanın temelleri mi atılmak isteniyor?
Başbakanlık Müsteşarı Prof. Dinçer, işin sahibi olarak bu konularda suçlanıyor. Kimi konuşmaları ve yazıları kanıt olarak gösteriliyor..
Buna karşın Müsteşar, suçlamalara dayanak olan görüşlerini değiştirdiğini söylemiyor. Tam aksine, lafı döndürüp dolaştırıp ‘böylesi bir gelişme kaçınılmaz’ demeye getiriyor.
2003 kötünün de ötesinde gerçek bir kabus oldu..