!f beşinci yaşını Ankara’da kutluyor!

5. AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali Yapı Kredi Üniversite Bankacılığı’nın ana sponsorluğunda 3-5 Mart 2006 tarihleri arasında Ankara’da. !f, bu yıl programındaki en ilginç tarz ve ülkeler arası gezinen 17 bağımsız filmini Ankaralı sinema severlerle buluşturuyor. !f Ankara’nın üç günlük seçkisinde nöbetçi filmlerden hitlere, bu yıl yeni eklenen Express Yourself! bölümündeki Madonna belgeselinden en fantastik filmlere kadar en özel !f filmlerini bulabilirsiniz.!f sadece filmlerini değil partisini de taşıyor Ankara’ya. !f Ankara’nın açılış partisi DJ Barış K ile Mischa Studio’da olacak.

Bilet fiyatları tam: 10 YTL, öğrenci: 8 YTL; University Telecard sahiplerine ise %50 indirimli.

İlk kez Ankara ile buluşan !f’in biletleri 22-26 ÅŞubat tarihleri arasında %10 indirimli ön satışta, 27’sinden itibaren de AFM Migros ve Biletix gişelerinde satışa sunulacaktır. Telecard sahipleri için fuayede özel gişe açılacaktır. Ayrıca gnçtrkcll abonelerine hafta içi günün ilk seansında “bir bilet alana bir bilet bedava” uygulaması olacaktır.

Filmler ve seanslarla ilgili detaylı bilgileri www.ifistanbul.com adresinden takip edebilirsiniz.

!f KISALAR :

!F Istanbul’da gösterime giren Kısalar 1 adlı seçki 4 Mart Cumartesi günü saat 17.00’de ve Kısalar 2 adlı seçki ise 5 Mart Pazar günü saat 17.00’de Fransız Kültür MerkeziÂ’nde gösterime girecektir. Kısa film gösterimleri, ücretsizdir.

!f ANKARA HİTLER:
Mürekkep Balığı ve Balina / The Squid and the Whale (GALA FİLMİ)
Brooklyn’de yaşayan bohem bir ailenin parçalanma ve yeniden biçimlenerek tekrar birleşme hikayesini anlatan film yönetmen Noah BaumbachÂ’in özgeçmişinin birebir uyarlaması. Bernard (Jeff Daniels) uzun süredir kayda değer bir başarı gösteremeyen ve eskiden kazandığı başarıların kendisine verdiği itibar sayesinde bir üniversitede ders vermeye devam eden, iç huzurdan yoksun bir babadır. Joan (Laura Linney) evliliğinin yürümediğine uzun süre önce karar vermiş ve kocasının bu huzursuz tavırlarından artık sıkılmıştır. Boşanmaya karar veren çiftin ergenlik dönemindeki iki oğlu Frank ve Walt, bu kontrolleri dışında şekillen bu yeni hayata uyum sağlamaya çalışıp iki farklı ev arasında gidip gelirken, anne ve babalarının davranışlarını da sorgulamaya başlarlar. 80Â’lerin aile anlayışının değiştiği bir dönemi ele alan ve Brooklyn’in de mekan olarak başlı başına bir karaktere dönüştüğü Mürekkep Balığı ve Balina, Ailenin işlevi ve tanımı üzerine gülümseyerek kafa yormak için biçilmiş kaftan bir film. Muhteşem oyuncu kadrosu ve performanslarıyla da parmak ısırtıyor.

Junebug
ޞikagolu galeri sahibi Madeleine ve yeni evlendiği kocası George Amerika’nın güneyine bir iş görüşmesi için seyahat ederler. Yeni evli çift, doğma büyüme Kuzey Carolinalı olan George’un ailesinin yanında kalmak üzere seyahatlerini uzatırlar: Böylelikle huysuz anne Peg, sessiz baba Eugene, öfkeli kardeş Johnny ve onun hamile, çocuksu karısı Ashley ile tanışırız. MadeleineÂ’in gelişi ailenin hassas dengelerini alt üst eder ve saman altındaki kızgınlıklar su yüzüne çıkar. Son zamanlarda sıkça karşılaştığımız benzer aile toplanmalarını konu alan Amerikan filmlerinin aksine, Junebug küçük kasaba yaşantısı ve zordaki aile ilişkilerine olan detaycı yaklaşımıyla, zengin, incelikli ve her adımında insanı şaşırtan bir film. Eve dönmek, çifti her ne kadar Amerika’da “kırmızı” ile “mavi” eyaletler, kasabalılar ile şehirliler, Hıristiyanlar ile laik elit kesim arasında yaşanmakta olan kültürel çatışmanın tam ortasında konumlandırsa da, film kolay çözümlerden kaçınıyor. Sundance Film FestivaliÂ’nin en çok konuşulan filmlerinden biri olan Junebug için eleştirmenler “Yeni Amerikan Sineması” hareketinin öncülerinden olarak söz ettiler…

Ben ve Sen ve Diğerleri / Me and You and Everyone We Know
Düşük bir bütçeyle DVÂ’de çekilen bu Sundance ve Cannes ödüllü film, insanın kendisiyle ve çevresiyle iletişim kurma çabalarının garip biçimlerini nükteli, bazen abartılı ama kesinlikle hoşgörülü bir yaklaşımla sunuyor. Yaşlıların şoförlüğünü yaparak hayatını kazanan hevesli görsel sanatçı Christine (Miranda July) ve çocuklarını tek başına büyüten ayakkabı satıcısı Richard (John Hawkes) arasında filizlenmesi muhtemel aşk, filmin omurgasını oluşturuyor. Christine ve Richard‘ın o veya bu şekilde tanıdıkları, yaşları 8’den 80’e kadar uzanan, sayısız orijinal yan karakterin her biri, hayatlarındaki iletişim boşluğunu doldurmak için farklı şekillerde çaba gösteriyorlar. Kendine özgü sihirli bir tadı olan Ben ve Sen ve DiğerleriÂ’ni başka bir filmle karsılaştırmak neredeyse imkansız. Bu film, insan ilişkilerinde her gün şahit olduğumuz, fakat bir şekilde tanımlayamadığımız ya da çok alıştığımız için artık dikkatimizi çekmeyen ayrıntılar üzerine kurulu. Ben ve Sen ve Diğerleri sihirli bir sinema diliyle, her gün gördüğümüz hayatın görmekten vazgeçtiğimiz bir tarafından bahsediyor.

Fırtına / Storm
DD, 30’lu yaşlarında, kibar olduğu kadar alaycı bir 21. yüzyıl anti-kahramanı. Zeki, hoş, dikkatli ama biraz çıkarcı. Ancak DDÂ’de sanki çok temel bir şeyler eksik. Küçük ve emniyetli dünyasını alt üst edecek olan fırtına da bu yüzden kopacak. Hayatına giren garip bir kadın olan Lova ve peşinde ona zarar vermek isteyen kötü adamlarla DD istemeden kendini giderek daha ürkütücü hale gelen bir dizi olayın içinde bulur. Farkında değildir ama iyi ile kötü arasında bir savaş yaşanmaktadır ve savaş alanı bizzat kendisidir. Bu işin içinden tek parça halinde çıkabilmesi için geçmişiyle ilgili bir bulmacayı çözmesi gerekecektir. Film, kahramanı için olduğu kadar seyircisi için de bir yolculuk niteliğinde. Aksiyon, çizgi roman ve bilgisayar oyunlarından ilham alan, sürekli tarzlar ve türler arasında ustalıkla gidip gelen Fırtına, karanlık ve bilinmeyenlerle dolu bir dünya yaratıyor: kah bilgisayar oyunu kah aksiyon filmi oluveriyor. Ama bütün bunlar, tıpkı Matrix’te olduğu gibi temel bir soruyu sorabilmek içindir: Gerçekle hayali nasıl ayırt edebiliriz?

Jack ve Rose’un ޞarkısı / The Ballad of Jack and Rose
Jack (Daniel Day-Lewis), bir zamanlar komün hayatı yaşanılan, ancak sonradan herkesin terk ettiği bir adada 16 yaşındaki kızı Rose (Camilla Belle) ile birlikte yaşamaktadır. Komün dağıldığından beri Jack, Rose’u dış dünyadan tamamen sakınmıştır ancak ölümcül hastalığı ve Rose’un çocukluğunu geride bırakıp kadınlığının bilincine varmaya başlaması onlara sorunlu günler yaşatacaktır. Hayatını çevreciliğe adayarak geçiren Jack, artık kendi gibi düşünmeyenlere örneğin yakınlarda site yapacak olan inşaatçıya- karşı öfkesini kontrol edememektedir. Jack kız arkadaşı Kathleen (Catherine Keener) ve iki oğlunu onlarla birlikte yaşamak üzere davet ettiğinde, Rose kendisine ihanet edilmiş gibi hisseder ve durum kontrolden çıkar. Jack, krizin büyümesini engellemek için bir şeyler yapmak zorundadır. Kendi ideallerine yakıştıramadığı bir dünyada yaşamayı reddeden bir adamla, kadın olma yolunda ilk adımlarını atan kızı üzerine çekilmiş şiirsel ve kuvvetli bir film.

Yaş Oniki / Twelve and Holding
!f 2002’de de gösterilen ödüllü ilk filmi L.I.E.’nin ardından yönetmen Michael Cuesta ergenliğin karanlık dehlizlerini irdelemeye devam ediyor. New YorkÂ’un bir banliyösünde geçen Yaş Oniki, bunalımlı bir dönem geçiren bir grup 12 yaşındaki çocuğu konu alıyor. İkiz kardeşler Rudy ve Jacob’un -her ne kadar yakın olsalar da- karakterleri çok farklıdır; Rudy sportif ve karizmatik, Jacob ise utangaçtır ve yüzündeki doğum lekesiyle yaşamayı öğrenememiştir. Psikolog bir annenin büyümüş de küçülmüş kızı Malee ve obez ailenin obez çocuğu Leonard bu grubun diğer üyeleri. Grubun başına beklenmedik, korkunç bir olay gelir ve her biri kendi başlarına bir çıkış yolu bulmaya çalışır. Genç kadronun olağanüstü performanslarıyla öne çıkan film, kara mizah anlayışı ve yer yer hiper-gerçekçi yaklaşımı ile ergenlikten erişkinliğe geçişin etkileyici ve güncel bir anlatısı

!f-KOLİK ANKARA:
Altüst / It’s All Gone Pete Tong
Dans müziğinin merkezi İbiza’da çekilen It’s All Gone Pete Tong, tırnaklarıyla kazıyarak star mertebesine ulaşan DJ Frankie WildeÂ’ın hızlı çöküşünü anlatıyor. Kült İngiliz komedyen Paul Kaye, Frankie Wilde rolünde harikalar yaratıyor. Çok çabaladıktan sonra nihayet istediği süperstar DJ statüsünü elde eden Frankie, yıllarca yüksek ses düzeylerinde çalışmayı gerektiren mesleğinin ihanetine uğrar ve yavaş yavaş işitme duyusunu kaybeder. Çalışamayınca kendini uyuşturucu ve alkole verir, depresyona girer; Frankie için çıkış var mıdır? Dans müziğinin This is Spinal Tap’i (Rob Reiner imzalı, 1984 yapımı sahte rock belgeseli -mockumentary) olarak adlandırılan bu çılgın film DJ/kulüp kültürüne gerçekçi ama komik bir perspektifle yaklaşırken, Carl Cox, Pete Tong gibi birçok ünlü DJ’i ufak rollerde ağırlıyor.

Ne Biliyoruz Ki?! / What the Bleep Do We Know?!
Kah belgesel ve kah kurmaca görüntülerin çarpıcı görsel efektler ve animasyonla harmanlandığı yepyeni bir tür yaratan Biz Ne Bilebiliriz Ki?! yılın en çok konuşulan yapımlarından biri. Amanda, kocasının onu aldatmasıyla yıkılmış, uğraştığı meslek olan fotoğrafçılıktan soğumuş, depresyonda bir kadındır. Günlük yaşantısında sıkıntıdan boğulan Amanda, birdenbire, sorgulamadan kabul ettiğimiz gündelik gerçekliğin ardındaki garip kuantum güçlerini görmeye başlar. Dünyaca ünlü 14 bilim insanının eşlik ettiği bu yolculukta karşısına çıkan karakterler, ona varlığının farkında olmadığı gizemli bir evrene dair bilgilerin penceresini açarlar. Tüm kahramanlar gibi Amanda hayatındaki her şeyi sorgulamaya başlar; ilişkilerini, hislerini ve gerçekliğin kendisini. Ama tıpkı harikalar diyarında gezinen Alice gibi zamanla rahatlayarak korkularını yenmeye başlar ve gündelik durumların esiri olmamayı öğrenerek yaratıcı gücünü serbest bırakır. Eleştirmenlerce Matrix’e benzetilse de bu filmin önemli bir farkı var: Gerçek olması. Kulaktan kulağa yayılarak popülerleşen, dünyanın her tarafında olay yaratan film, insan bilincinin ta kendisine bir yolculuk.

Wholpin
Programı kapatmamıza birkaç gün kala bir arkadaşımız bize Kanada’da birinci sayısı çıkan bir DVD dergisi getirdi. Dergiyi hazırlayanlar, “Wholphin” ismini, katil bir balina türü ile bir yunus türünün birlikte üreyebildiklerini öğrendiklerinde bulmuşlar. Yılda dört kez yayınlanacak ve az bulunan orijinal filmlere yer verecek olan seçkinin adını bu az bulunan memelinin şerefine koymuşlar. Gerçekten de Miranda July ve Miguel Arteta’nın haiku güzelliğindeki filmleri Herhangi Birinin En Çok Sevdiği İnsan Mısın? ile başlayan seçkide yer alan filmlerinin tek ortak özelliği şaşırtıcı ve nadide parçalar olmaları. Örneğin Spike Jonze’un Al Gore hakkında yaptığı belgesel zamanında rafa kaldırılmasaydı, kim bilir belki AmerikaÂ’nın ve dünyanın gidişatını değiştirebilirdi. Selma Blair’in oynadığı Büyük Boşluk ilk bakışta bir kil animasyonu olarak filme aktarılmaya daha elverişli görünüyor; ama bu haliyle de kısa bir öykünün şahane bir uyarlaması olmayı başarıyor. David O. Russell’ın Irak’la ilgili belgeselinden alıntı parça olan Askerin Maaşı ise yine şok etkisi bırakıyor: İşleri Iraklılar’ın mallarını yağmalamak olan ABDli askerlerle yapılan röportajlardan oluşuyor. ‘!f kolik’ bölümüne girmesi kaçınılmaz olan bu tuhaf ve keyifli kısalar programı, Wholphin’e !f severlerin arasından birçok fanatik kazandıracak. www.wholphindvd.com

!f ANKARA İÇERİDEKİLER/DIŞARIDAKİLER:
Şeytan’ın Madencisi / The Devil’s Miner
Şeytan’ın Madencisi 14 yaşındaki Basilio Vargas ile 12 yaşındaki kardeşi BernardinoÂ’nun BolivyaÂ’nın Cerro Rico dağlarının madenlerinde geçen yaşamlarını anlatıyor. Son 400 yıldır işletilmekte olan gümüş madenlerinin bugüne kadar sekiz milyon insanın hayatını aldığına inanılıyor. Çocukların gözlerinden, madenin dünyasını, yani ŞeytanÂ’ın dünyasını tanıyoruz: Yer altında Tanrı yok, ޞeytan var ve madencilerin hayatları ona bağlı. Çalışırken BasilioÂ’nun önceliği kardeşinin başına bir şey gelmemesi, BernardinoÂ’nun hayatta en büyük korkusu ise bir gün dağda tek başına çalışmak zorunda kalmak. Ailenin en genci Vanessa 6 yaşında ve görevi annesiyle birlikte madenin kapısını beklemek. Her sabah, henüz hava aydınlanmadan iki kardeş, dağın boğucu tünellerine giriyorlarÂ… Okul aylarında ise yarım gün okula gitmek onlara tatil gibi geliyor ve akşam yatağa girip koyun koyuna uyuyakalıyorlar. Olabildiğince sade bir film olan ޞeytan’ın Madencisi, inanılmaz bir görsel doku ve ses zenginliği ile maden ocaklarındaki yaşamı aktarırken, seyirciyi bu iki küçük madencinin korku dolu hayatlarıyla baş başa bırakıyor.

!f ANKARA FANTASTİK FİLMLER:
Kaena: Kehanet / Kaena: The Prophecy
Filmin geçtiği gezegene hayatını veren Axis, bulutların üzerine kadar tırmanan bir tür devasa bitki. Ama Axis’in bilinmeyen nedenlerden dolayı yavaş yavaş kökü kurumaktadır. Yaşamları Axis’e bağlı olan bir halkın geleceği tehlikeye girer. İsyankar bir genç kız olan Kaena, gizli bir gücün de desteğiyle, baş rahip ve halkının inançlarına meydan okuyarak Axis’in merkezine doğru yolculuğa çıkar. Zengin bir çizgi roman ve animasyon geleneğine sahip olan Fransa’nın bu ilk bilgisayar tabanlı animasyonunun yapımı yedi buçuk yıl sürdü. KaenaÂ’nın yolculuğu, ilginç bilimkurgu referansları, garip yaratıklar ve detaylı setleriyle başarılı bilgisayar oyunu tasarımcısı ve grafiti sanatçısı Delaporte’nin teknik hünerini ve felsefi derinliğini gözler önüne seriyor.

!f ANKARA GÖKKUОI:
CheyenneÂ’i Unutmak / Oublier Cheyenne / Forgetting Cheyenne
Son yıllarda FransaÂ’nın başını ağrıtan ve genç nüfusun en büyük kabusu haline dönüşen bütçe kısıntıları çok iyi bir gazeteci olan CheyenneÂ’in de işini kaybetmesine neden olur. İdealist bir kimya öğretmeni olan Sonia ise, sevgilisinin bu zor dönemi atlatması için elinden geleni yapmaktadır. Uzun bir süre işsiz kalan Cheyenne içinde bulunduğu durumun tek suçlusunun devlet ve kapitalist sistem olduğu sonucuna ulaşmıştır ve kurtuluşunun sisteme dair her şeyi ve herkesi reddederek olacağı kanısına varır. Bu kişi onun hayatının aşkı olsa bile. Bu fırtınalı ilişkiden çok yıpranan Sonia, kendisine aşık olan genç ve yakışıklı Pierre’le beraber olmaya başlar. Aynı zamanda Cheyenne’in yerini doldurabilecek bir kadın da aramaktadır. İdeallerin ve aşkın masaya yatırıldığı karmaşık bir ilişkiler yumağına dönüşen öykü, oyunculuk kalitesiyle de adından söz ettirecek. CheyenneÂ’i Unutmak klişelere düşmeden, büyük bir doğallıkla yansıttığı karakterler arasındaki duygusal ilişkileri, günümüz AvrupaÂ’sının siyasal ortamına yönelik eleştirel bir bakışla harmanlıyor.

Şeker / Sugar
Efsane yazar, yönetmen ve fotoğrafçı Bruce LaBruce’un ‘JDÂ’ adlı öykü derlemesinden yola çıkılarak çekilen Şeker, yönetmen John Palmer ve senaryoyu ortaklaşa yazdığı Jaie Laplante ve Todd Klincke’in yorumuyla LaBruce çıkışlı herhangi bir işten beklenmeyecek kadar şeker bir film olmuş. Banliyölerde yaşayan yakışıklı Cliff 18 yaşına girdiği gün, 12 yaşındaki bilmiş kız kardeşi Cookie ona üç hediye verir: Ufak bir şişe votka, bir cigara ve metro bileti. Bu hapçı tatlı kız ağabeyine tek bir mesaj vermektedir: “Git seks yap!” Kendini şehir merkezinde fahişelerin takıldığı bölgeye atan Cliff, baygın ve hülyalı bakışları olan Butch’la karşılaştığı an, ona ilgi duyduğuna emindir. İki genç geceye atılırlar ve bir yandan sıkı bir arkadaşlık bir yandan da tereddüt dolu bir romantizm doğmuş olur. Oturaklı karakterleri ve harika oyunculuklarıyla öne çıkan Şeker, erotizm yüklü bir ilişkiyle, sokakların seks ve uyuşturucu hayatını birlikte anlatabiliyor. Şeker tatlı ama gerçekçi bir film. Filmin senaryo yazarlarından Klinck’in bu film üzerinde çalıştığı dönemlerde bir yandan da fahişelik yapıyor olması, kesinlikle bu gerçekçi hisse katkıda bulunmuş.

!f ANKARA EXPRESS YOURSELF!: George Michael: Farklı Bir Hikaye / George Michael: A Different Story Özel hayatı konusundaki suskunluğu ile bilinen ünlü pop yıldızı George Michael, kendi iç dünyasını ilk kez bu filmde ifşa ederek seyirciyi mütevazı bir başlangıçtan ünlü olmanın doruklarına çıkan olaylı hayatına dair bir tura çıkarıyor. Zeki, açık yürekli ve kendiyle dalga geçebilen yıldız, Wham! ile meşhur olduğunda 18 yaşındaydı. Film, MichaelÂ’in solo kariyeri, plak şirketine açtığı dava ve hatta meşhur umumi tuvalette basılma hadisesine kadar birçok iniş ve çıkış anına arşiv görüntüleri ve konser kayıtları eşliğinde geri dönüyor. George Michael, yirmi yıl aradan sonra Wham!’deki ortağı Andrew Ridgeley’le ilk kez kamera karşısına geçtiği filmde, egosunu dizginleme çabalarından göz önünde yaşarken kendi özelini yaşamayı dengeleme uğraşına kadar, ünlü olmanın psikolojik zorluklarını samimiyetle anlatıyor. Özel hayatından genelde hiç bahsetmeyen yıldız, filmde Brezilyalı sevgilisi Anselmo ile olan ilişkisini ve AnselmoÂ’yu AIDSÂ’e kaybetmenin acısını da anlatıyor.

Sana Bir Sır Vereceğim / I’m Going to Tell You a Secret
2004 Re-Invention turnesi boyunca MadonnaÂ’nın gündelik hayatını belgeleyen Sana Bir Sır Vereceğim, şarkıcının 1991 tarihli çığır açıcı In Bed With Madonna filminin bir bakıma devamı niteliğinde. MadonnaÂ’nın kendi deyimiyle film, o zamandan beri hem müzisyen hem de kadın olarak geçirdiği evrimi yansıtıyor. Re-Invention turnesinin açılış gecesinden Lizbon’daki son konsere kadar uzanan film, yakın planda MadonnaÂ’nın perde arkasındaki yaşantısını takip ederken –beste yaparken, dansçılarıyla ilişkilerinde- diğer yandan da ünlü şarkıcının kafasını kurcalayan varoluşsal sorulara yer veriyor. MadonnaÂ’yı hem kendi imparatorluğunun başında bir iş kadını olarak izliyoruz dans grubu seçmelerinde dansçılara akıl verirken, önemli yardımcılarına doğum günlerinde şiirler yazarken- hem de çocukları ve kocası Guy Ritchie ile olan ilişkisine tanık oluyoruz. Ünlü müzik videolarının yönetmeni Jonas kerlund’un (!f’te daha önce Spun adlı filmi gösterilmişti) çektiği film, bu yüzyılın en büyük pop ikonunun hayatını ve düşünce biçimini gözler önüne seren, ilginç ve mest edici bir yolculuk.

Kira / Rent
PucciniÂ’nin La Boheme’inin 20. yüzyıl uyarlaması, Jonathan Larson’un rock operası Kira, Broadway’de en uzun süre sahnelenmiş müzikallerinden biri olarak biliniyor. Efsanevi müzikal, seksenlerin sonunda New YorkÂ’un Doğu YakasıÂ’nda hayatta kalmaya ve kiralarını ödemeye çalışan sekiz bohem karakterin öyküsü. “Hayatlarını sevgiyle ölçen” bu sekiz karakter, bir yandan sanatlarını hayata geçirmeye çalışırken, bir yandan da yaşamın önlerine koyduğu yoksulluğa, hastalıklara ve AIDSÂ’e göğüs germek zorundalar. Farklı etnik kökenlere ve cinsel tercihlere sahip olan bu karakterler arasında bir öğretmen, bir dansçı, bir avukat, bir performans sanatçısı, bir rock şarkıcısı ve bir de ruhunu satmış yuppie var. Bugüne kadar üretilmiş herhangi bir eser, seksenlerin sonunda yetişkinliğe adım atan kayıp kuşağı LarsonÂ’un operası kadar incelikli bir şekilde anlatmadı. Kira’nın sinema uyarlaması da bu kuşağın kayıp ruhlarının dünyasına bir o kadar içten ve enerjik bir bakış getiriyor.

!f ANKARA NÖBETÇİ: Surviving Style 5+ / Hayatta Kalmanın 5 Yolu
Bu ödüllü, absürd gerilimin ardındaki beyinler Cannes ödüllü efsanevi reklam yönetmeni Sekiguchi Gen ve reklam planlamacısı Tada Taku. Gerçeküstü beş kaotik öykü bir şekilde bu son derece yenilikçi ve yaratıcı absürd komedide kesişiyor ve film akıllara durgunluk veren bir görsel şölene ve serbest çağrışımlar bombardımanına dönüşüyor. Bir adam karısını öldürmeye ve gömmeye çalışır ancak her seferinde kadın daha da güçlenerek geri döner; İngiliz tetikçi (muhteşem Vinnie Jones) yanında işvereniyle JaponyaÂ’nın altını üstüne getirir; bir baba ters giden bir hipnoz seansının ardından kendini kuş sanmaya başlar; bir reklam yönetmeni reddedilen çılgın projelerinin ardından hayatını gözden geçirmeye karar verir ve üçü de birbirinden tuhaf üç hırsız evleri soyarlar. Bu beş hikayenin arasındaki bağlantı ise JonesÂ’un oynadığı varoluşçu kaygıları olan tetikçidir; her karşılaştığı insana sorduğu soru ise şudur: “Senin hayattaki işlevin nedir?”.

PAYLAŞ
Önceki HaberEngellenemez yükseliş
Sonraki HaberWindows Vista, 6 versiyon
AnkaraSosyete.com 2002 yılının Mart ayında yayın hayatına başladı. Internet yayıncılığının emekleme yıllarında hem internet reklamcılığına hem de Ankara gece hayatına damgasını vurdu. 2005 yılında Türkiye'nin 75. 2006 yılında 173. 2008 yılında ise 251. en çok ziyaret edilen sitesi oldu ( kaynak: alexa). 200 000 e yakın Ankaralı'yı fotoğraf karesine sığdıran AnkaraSosyete.com 12 yılda yüzlerce partiye ev sahipliği yaparken milyonlarca ziyaretçiyi de web sitesinde ağırladı. AnkaraSosyete.com ilk günkü heyecanı ile Ankaralılara hizmet vermeye devam etmektedir.