Son Åžans !

Hüseyin her zaman olduğu gibi sabah ezanıyla uyandı. Karısı kendinden önce kalkmış ve salonu sabah namazı için hazırlamıştı. Bazı sabahlar uykularına doyamayıp namaza kalkamıyorlardı, ama çevrelerindekilere kıldıklarını söylemek zorunda oldukları için, o zaman da vicdan azabı çekiyorlardı. Uykulu gözlerle Hüseyin in imamlığında namazlarını kıldılar. Güneş de yavaş yavaş kendini göstermeye başlamıştı. Ayşe gidip kızı Kübra ve oğlu Furkan ı uyandırdı. Yavrucakların sabahın bu saatinde kalkmaları onu üzüyordu, ama İslam Devrim Konseyi ilkokulların sabah altı buçukta eğitime başlaması kararını aldığından beri, başka şansları kalmamıştı. Henüz yedi yaşında olan Furkan her sabahki gibi, ağlamaklı ağlamaklı kalktığında on bir yaşında olan Kübra kahvaltıyı hazırlamakta annesine yardım etmeye başlamıştı bile. Aile sessizce kahvaltılarını ederken TRT de yayınyanan … …. İslam ın Sabahı programını seyrettiler. Zaten fazla bir şansları yoktu, çünkü Türk-İslam devrimi gerçekleştiği günden beri tüm radyo ve televizyonlar devletleştirilmişti ve Anadolu ve Trakya İslam Federasyonu sabah saatlerinde dini programlar dışında yayınlara izin vermiyordu. Gerçi gün içinde de durum çok farklı değildi, ama hiç olmazsa arada bir, korsan filmcilerden aldıkları İslam devrimi öncesi Türk filmleri veya yeni Amerikan filmleri seyrederek eğlenebiliyorlardı. Ayşe kızı Kübra nın çarşafını giydirirken bir an çocukluğunu hatırladı. Annesi her sabah okul önlüğünü giydirdikten sonra upuzun saçlarını güzelce tarar ve kızını öpüp koklayarak okula uğurlardı. Oysa Kübra nın okulda çarşaf giyme zorunluğu olduğu için, ne saçını uzatmasının bir anlamı vardı, ne de güzel önlükler giymesinin… Kızını hazırladıktan sonra Ayşe kendi çarşafını da giydi ve ailece evden çıktılar. Önce Furkan devlet kreşine, sonra Kübra okula bırakıldı ve karı koca da çalıştıkları devlet dairelerine gittiler. Hüseyin sakallarının biraz fazla uzadığını ve kısaltması gerektiğini fark etti iş yerine varınca. Tamam, sakal bırakmak zorunluydu; ama fazla uzadığı zaman da amirleri hemen uyarıyorlardı. Öğle namazı saatinde her zamanki gibi okullar ve devlet daireleri tatile girdi. Ayşe çalışmakta olduğu bakanlıkta, Hüseyin öğretmenlik yaptığı okulda, Kübra da okulunun mescidine giderek öğle namazlarını kıldılar. Furkan ise henüz namaz yaşında olmamasına rağmen, kreş eğitmeninin denetiminde abdest almasını ve namaz kılmasını öğrendiği kısa bir derse tabi tutuldu. Akşam ezanı saatinde devlet daireleri ve okullarda mesai saatleri bittiği için tüm aile yeniden evde toplandılar. Herkes kendine göre yorgundu. Özellikle Ayşe nin canı çok sıkkındı. Birkaç hafta içinde Ramazan başlayacaktı ve midesindeki rahatsızlık nedeniyle oruç tutmakta zorlandığı için, Ramazanları artık sevmiyordu Ayşe. Oysa devlet dairesinde çalıştığı ve özellikle de Ramazan aylarında tüm devlet işleri namazlara ve iftar saatlerine göre ayarlandığı için, günlük hayat Ayşe için iyice güçleşiyordu. İslam devriminden önce olduğu gibi, canı isteyenin orucunu Allah rızası için tuttuğu, istemeyeninse keyfi istediği gibi tutmadığı günleri düşündü. Oysa şimdi oruç tutmamak neredeyse dine karşı çıkmak gibi bir şeydi ve bu da olacak şey değildi. Ayşe yattığı yerde bunları düşünürken, Hüseyin ise çoktan uyumaya başlamıştı ve rüyasında babasını görüyordu. Babası genelde olduğu gibi evde akşam rakısını içiyor ve çakırkeyif oldukça da Anadolu türküleri söylüyordu. O anda birden rüyasında dairesindeki amirini gördü. Amiri her zamanki asık suratıyla günde en az üç kere verdiği vaazlarından birini veriyor ve içkinin, hatta müziğin ne kadar günah olduğunu söylüyordu…
Yukarıda sıradan bir Türk ailesinin İslam devrimi yapıldıktan sonra yaşayacağı sıradan bir günün özetini okudunuz. Bu size bir şey ifade etti mi? Komik mi dediniz, saçma mı dediniz, hadi canım sen de veya yok devenin başımı dediniz? Siz ne dediniz bilmiyorum, ama oturduğunuz yerde sürdürdüğünüz bu gaflet uykusuna devam ederseniz, üç-beş yıl içinde bir sabah böyle bir Türkiye ye uyanacaksınız. Beğenin veya beğenmeyin! Bu tür lafları laiklik paranoyası olarak görenlere ise İran İslam devriminin ardından ülkesinden kaçmak zorunda olan bir aydının şu sözlerini hatırlatmak isterim: Åžah Pehlevi nin Amerikancı ve emperyalist rejiminden o denli bezmiştik ki İslami şeriat bile gelse, bundan beter olamaz diyorduk. İran Komünist Partisi (TUDEH) bile Pehleviye karşı, prensipte bile olsa, Ayetullah Humeyni yi destekler hale gelmişti. Oysa Humeyni gelip de İslam devrimi gerçekleştirildikten sonra, İslami şeriat baskısı altında yaşamanın ne demek olduğunu ancak o zaman görebildik. Åžanslı olanlarımız ülkeden kaçtı, o kadar şanslı olmayanlarımız ise şu anda ülkemizin topraklarının altında yatıyorlar AKP hükümetinin başından beri bir yalan rüzgârı olan ve Türk ordusunu zapt u rapt altına almaktan başka hiçbir şeyi hedeflemeyen AB (Avrupa Birliği) politikası da artık AB (Arap Birliği) politikasına dönüştüğüne göre, bu adamların artık nesini istiyorsunuz? Kafası türbanlı cumhurbaşkanı eşlerini mi, İslam hakkı için caizdir deyip ülkeyi her açıdan soyup soğana çevirmelerini mi, yoksa uluslararası havaalanı apronunda deve kesen (ve yakalanınca önce görevden alınıp, sonra terfian Londra ya tayin edilen) bürokratlarını mı? BU SON ÅžANSINIZ TÜRKİYE! Bu seçimde de Hiçbirine oy vermeye değmez diye sandığa gitmeyip, uykuya dalarsanız, uyandığınızda adım adım yaklaşan şeriatın artık dörtnala koştuğunu göreceksiniz. SİYASİ FİKRİNİZ NE OLURSA OLSUN, YAKLAÅžAN SEÇİMDE MUTLAKA VE MUTLAKA OY VERİN VE TÜRKİYE Yİ ORTAÇAÄž KARANLIÄžINA DÖNDÜRMEYE NEVESLENEN AKP KADROLARININ HEVESLERİNİ KURSAÄžINA TIKIN! Bu mesajı yedi kişiye gönderirseniz, yedi gün içinde bir dileğiniz elbette gerçekleşmeyecek, ama bu mesajı iletebildiğiniz kadar kişiye iletir ve uyarabildiğiniz kadar insanı uyarırsanız, erkek çocuklarının 14 yaşından itibaren namaz kılmak ve kız çocuklarının 12 yaşından itibaren kara çarşaf giymek zorunda olduğu bir Türkiye den belki kurtulabiliriz.BU SON ÅžANSIN TÜRKİYE, İNAN BANA EN SON ÅžANSIN!

PAYLAŞ
Önceki HaberJoop & Airvawe Saklıkent te
Sonraki HaberAnkarada Bu Hafta
AnkaraSosyete.com 2002 yılının Mart ayında yayın hayatına başladı. Internet yayıncılığının emekleme yıllarında hem internet reklamcılığına hem de Ankara gece hayatına damgasını vurdu. 2005 yılında Türkiye'nin 75. 2006 yılında 173. 2008 yılında ise 251. en çok ziyaret edilen sitesi oldu ( kaynak: alexa). 200 000 e yakın Ankaralı'yı fotoğraf karesine sığdıran AnkaraSosyete.com 12 yılda yüzlerce partiye ev sahipliği yaparken milyonlarca ziyaretçiyi de web sitesinde ağırladı. AnkaraSosyete.com ilk günkü heyecanı ile Ankaralılara hizmet vermeye devam etmektedir.