Kadınlar ve Gerçekler

Evet, ailenizin fesat yazarı gene görev başında… Kalemini sivriltti ve acı gerçeklerden bahsetmek, siz Ankara’lılara hayatın triklerinden bir kuple daha sunmak üzere yerini aldı.

Yazının geri kalanını okumak için kadın okurlarımın cesarete, erkek okurlarımın ise sağduyuya ihtiyacı olacak. Benden uyarması !

Hatırı sayılır bir çoğunluk, ‘kadınları aşka ve sadakate, erkekleriyse sekse ve ihanete yatkın’ olarak niteler. İşin sadakat ve ihanet boyutlarını irdelemek şu an konumuz dışında.. Malumunuz, konunun uzmanı bir sürü ‘kılavuz’ ve ‘kadın bilicisi’ dolaşıyor ortalıkta zaten. Onlardan fırsat kalırsa, elbette ben de aldatmak ve karşı cinsi kullanmakla ilgili laflar edebilirim. Lakin şimdilik, yukarıdaki önermenin diğer parametreleriyle ilgili bir şeyler söyleyeceğim: yani aşk ve (fütursuzluğum elverdiği ölçüde) seks… Her ne kadar kadınlar aşka tapar gibi görünseler de, aşkı beceremezler. Hatta köşeye sıkıştıklarında da kaçarlar aşktan. Zira güven ve korunaklı bir yuva, onlara aşktan daha cazip gelir. Durmadan aşk acısı çekerler ama bunun gerçek nedeni, genellikle aşka teslim olamayışlarıdır. Birilerine aşık olurlar, hatta geberirler aşktan ama gene de huzur ve güven vadeden adamı tercih eder kadınlar… Kendi üretimleri olan aşkın ömrünü kısa keserler zira aşk riskli bir esrimedir. Hayal kırıklığı, ihanete uğrama, reddedilme gibi rizikoları vardır. Ve dişi aşık, bu risklerin daha ucunu gördüğü anda kendini geri çeker ve sonra da başkalarının aşkına ve şefkatine sığınır. Kendisine en çok sahip çıkan, en aşık olan adama gider bir gün..

Bilirsiniz bu konuda yazılmış bir sürü hikaye ve masal vardır: Genç ve güzel prenses evleneceği adamı seçmek için, çetin bir sınav organize eder. Ne bileyim arenadaki aslanların ortasına mendilini atar ve mendili alıp getirenle evleneceğini söyler. Ya da bir bahçe dolusu gül içinden en güzel gülü kendisine getirenle evleneceğini söyler. Bu masal prenseslerinin ve dünya güzellerinin “Şunu yapanla evlenirim, şu riske girenle evlenirim” tripleri de beni öldürür.. Biz hatunlar bu masalları dinleye dinleye, evlenilecek adamın bizim için en büyük zorluklara katlanan, en bi fedakar, en bi cesur, en bi şefkatli, en bi aşık adam olması gerektiğini belledik hep. YANLIŞ!!..

Ben sadece arenada oturup mendilimi aslanların arasına atacağım ya da bahçenin kapısında durup “Hadi bakalım en güzel gülü kim getirirse onunla evlenirim” diyeceğim. Adam da gidip mendili ya da gülü getirecek.. Haydi selametle… Aşk bunun neresinde, pardon? Ben emek harcamadıkça, ben ortaya bir eylem koymadıkça… Buna parazitlik derler…

Parazitlik demişken, erkek jargonunda ‘gösterip vermemek’ diye bilinen mevzuya da değinelim istiyorum. (Tam burada okuyucunun gözlerinin merak ve şaşkınlıkla faltaşı gibi açıldığını tahmin ediyorum.) Göstermek – göstermemek, vermek – vermemek… bu tabirlerin çok kaba ve yakışıksız olduğunu ben de biliyorum, hemen celallenmeyin öyle. Lakin yerlerine kullanabileceğim başka kelime de bulamadım şimdi. Her zamanki gibi arif olanların, olmayanlara yardımcı olmasını isteyeceğim. Mersi.

Kadın, karşılığını verse de vermese de kendisine sunulan her ilgiyi, her dokunuşu, her türlü sevgiyi ve şefkati sömürmek misyonunu üstlenmiştir. Kimi zaman karşılığını verir bu sömürünün ama genellikle de istediğini alıp kaçar. Karşılığını vermeden kaçar.. Sorumluluk duymadan, empati yapmadan… (Hani işte gösterip vermemek dedikleri şey. Hayatın bir gerçeği)

Eh değil mi ki erkekler, kadınları sevmek, onlara şefkat göstermek, onlarla yatabilmek için her türlü numarayı çekmek için yaratılmıştır, bu gayet doğal bir alışveriştir kadın için. Erkekler açısından pek adilane görünmüyor tabii. “Ya göstermeyeceksin, ya da madem gösterdin vereceksin kardeşim! Bunun aksi namertliktir. Adiliktir..” Erkek de böyle yaklaşır olaya.

Şöyle bir sahne düşünün:

Bunalıma girmiş bir kadın. Belki sevgilisinden yana dertli, belki de iş yerinde canını sıkmışlar. Herneyse, bir erkek şefkatine ihtiyacı var. (Hep olur zaten.) Dertleşmek için, erkek olanından bir dost seçer. Neden? Hatunun canı az biraz dostane biriyle dertleşip; yumuşak dokunuşlar ve bir iki MASUMANE ?!?! öpücükle teselli bulmak istiyor. Buraya kadar herşey normal. Peki, erkeğin bu alışverişteki güdülenmesi, duyguları, hormonları ne olacak? Bunlar kadını pek ilgilendirmez. Dahası, kadın bunların farkında bile değildir. O sadece kendini dinleyebilecek, dozunu kaçırmadan romans yapabilecek ve ileriye gitmeden tenini, saçını okşayacak birini arar.

Bir kadın, sadece sevgilisinin saçını okşamasıyla asla yetinmez. Bulduğu her ele saçını okşatmak ister. (Bu da hayatın başka bir gerçeği. Ama ihanet konusuna bu yazımda girmeyeceğimi söylemiştim, biz dikkatimizi dağıtmayalım) Er kişi, bu romans ortamından kendince anlamlar çıkarıp beklenti içerisine girerse, hüsran kapıda bekliyor demektir. Dişi kişi şefkatini alır, arkasını döner ve gider. (Bazen de sırtını döner, uyur)

Erkek “Ulen o da istiyor gibiydi.. Ben nerde yanlış yaptım, ters bişey mi söyledim?” diye düşünedursun, eğer bu beklentisini dile getirirse ‘abazalık’ ve ‘aklı fikri sekste olan bir sapık’ olmakla suçlanır kadın tarafından. Sanki seks güdüsü sadece erkeklere mahsusmuş gibi… Kadının hormonları yokmuş gibi…

Asıl mesele şudur: Kadınlar ne istediğini bilmez ve kendi kendilerine işkence ederler. Üstüne üstlük bu kaotik psikolojiyi de gizleyemezler. Zavallı erkekler de bu bilinmezlik içinde kaybolup giderler. Halbuki bu kadar tantanaya ne gerek var yahu? Hiç işte.. Maksat olaya bir gizem katılsın… Alttan biri kapris versin, kadın coşsun.. Erkekler sürünsün, kadının da başı göğe ersin!!

Gençliğini böyle tüketmiş kadınların bir kısmı menopoza yalnız girerler. (Alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste) Kimisinin eşi hiç olmamıştır, kimisinin eşi ise onları terketmiş gitmiştir. Artık ‘ahlak öğütleri’ verme ve ‘gençlerin serbest ve kaypak tavırlarından şikayet etme’ zamanı gelmiştir bu tiplerin. Onların ruh haletleri ve düşünce biçimlerini de bir başka yazıda inceleriz artık…

irena
acı gerçek misali

PAYLAŞ
Önceki HaberPurple Studio’dan Kişiye Özel Tasarımlar
Sonraki HaberÜye Sayımız 4000’i geçti
AnkaraSosyete.com 2002 yılının Mart ayında yayın hayatına başladı. Internet yayıncılığının emekleme yıllarında hem internet reklamcılığına hem de Ankara gece hayatına damgasını vurdu. 2005 yılında Türkiye'nin 75. 2006 yılında 173. 2008 yılında ise 251. en çok ziyaret edilen sitesi oldu ( kaynak: alexa). 200 000 e yakın Ankaralı'yı fotoğraf karesine sığdıran AnkaraSosyete.com 12 yılda yüzlerce partiye ev sahipliği yaparken milyonlarca ziyaretçiyi de web sitesinde ağırladı. AnkaraSosyete.com ilk günkü heyecanı ile Ankaralılara hizmet vermeye devam etmektedir.